Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Marina Tsvetayeva "Rusya'dan Sonra" Çevirisi Üzerine

Salla, salla beni, yıldız kayığı! Yoruldu başım dalgalardan! Bu demir atma çabaları çoktan, - Yoruldu başım duygulardan: Marş - defne - kahraman ve Hydralardan, - Yoruldu başım oyunlardan! Otların ve çamların arasına yatırın, -  Yoruldu başım savaşlardan... 12 Haziran 1923 Marina Tsvetayeva'nın şiirlerini çevirmemi 160. Kilometre'den Ömer Şişman önermişti. O dönem uzun kitaplardan ve çeşitli başka şeylerden ötürü çok yorgundum. Üstelik şiir yazmaya çalışmaktan vazgeçmiştim ve yakın gelecekte roman çeviremeyeceğim de ortadaydı. Yine de edebiyattan kopmak istemiyordum. Bu yüzden "günde 1 şiir çeviririm, iyi gelir" diye düşünerek kabul ettim. Öncesinde çeviri dergilerine şiir çevirdiğim olmuştu tabii ki. Eşe dosta da çevirmiştim zaman zaman. Hatta Turgut Uyar'ın şiirlerini Rusçaya çevirmeyi bile denemişliğim var. Ama ilk kez bir toplu şiir çevirisi işine giriyordum ve başıma geleceklerden habersizdim. Marina Tsvetayev

Sibylla’dan bebeğe - Marina Tsvetayeva

Göğsüme, bebeğim, sokul: Doğum — günlere düşmektir. Bulutların ardındaki hiçbir yer kayalarından, Bebeğim, Nasıl düştün böyle aşağılara! Bir ruhtun sen, şimdi tozsun. Ağla, bebeğim, onlar ve bizim için: Doğum — zamana düşüştür! Ağla, küçüğüm, bundan böyle ve yeniden: Ölüm — kana düşüştür, Ve toza, Ve zamana… Mucizelerinin şafağı nerede? Ağla, küçüğüm: Doğum ağırlaştırır! Cömertliğinin madenleri nerede? Ağla, küçüğüm: Doğum hesaba, Ve kana, Ve tere… Ama kalkarsın! Dünyada ölüm denilen şey Gök kubbeye düşüştür. Ama görürsün! Aralanışı Göz kapaklarının — ışığa doğuştur. Şimdiden — Ebediyete. Ölüm, küçüğüm, uyumak değil kalkmaktır. Uyumak değil, gerisin geriye. Yüzerek, küçüğüm! Basamak artık Geride… — Ayaklan güne. 17 Mayıs 1923

Seryoja Dovlatov Üzerine - İosif Brodski

SERYOJA DOVLATOV ÜZERİNE “DÜNYA ÇİRKİN, İNSANLAR KEDERLİ” Ölümünün üzerinden geçen bir yıl içerisinde yokluğuna alışmış olmam gerekirdi. Zaten öyle  sık da   görüşmezdik biz, en azından New York’tayken. Doğduğun şehirde birine sokakta rastlayabilirsin, sinema kuyruğunda, iki-üç düzgün kafeden birinde. Öyle de olurdu; tanıdıkların, ortak arkadaşların evlerinden, bizi kapısından içeri soktukları birkaç derginin yazı işlerinden söz etmiyorum bile. Doğduğumuz şehirde, civarları da dahil olmak üzere, edebiyatçının topoğrafyası basitti ve öyle sanıyorum ki not defterlerimizdeki adres ve telefon numaralarının dörtte üçü aynıydı. Yeni Dünya’daysa, karşılıklı çabalarımıza rağmen en iyi ihtimalle onda birini denk düşürebilmişizdir. Buna rağmen yokluğuna alışamıyorum şimdi. Belki varlığına da çok alışmamışımdır ben onun – hele ki yukarıda söylediklerim düşünüldüğünde? Şahsım söz konusu olduğunda en beterinden şüphelenmeye meyilli oluşum bu soruya olumlu yanıt vermemi zorunlu kılıy