Ana içeriğe atla

Sibylla’dan bebeğe - Marina Tsvetayeva






Göğsüme, bebeğim, sokul:
Doğum — günlere düşmektir.

Bulutların ardındaki hiçbir yer kayalarından,
Bebeğim,
Nasıl düştün böyle aşağılara!
Bir ruhtun sen, şimdi tozsun.

Ağla, bebeğim, onlar ve bizim için:
Doğum — zamana düşüştür!

Ağla, küçüğüm, bundan böyle ve yeniden:
Ölüm — kana düşüştür,

Ve toza,
Ve zamana…

Mucizelerinin şafağı nerede?
Ağla, küçüğüm: Doğum ağırlaştırır!

Cömertliğinin madenleri nerede?
Ağla, küçüğüm: Doğum hesaba,

Ve kana,
Ve tere…

Ama kalkarsın! Dünyada ölüm denilen şey
Gök kubbeye düşüştür.

Ama görürsün! Aralanışı
Göz kapaklarının — ışığa doğuştur.

Şimdiden —
Ebediyete.

Ölüm, küçüğüm, uyumak değil kalkmaktır.
Uyumak değil, gerisin geriye.

Yüzerek, küçüğüm! Basamak artık
Geride…
— Ayaklan güne.

17 Mayıs 1923


Yorumlar

  1. Bu kadar yoğun bir duyguyu bu kadar az kelimeyle bu kadar rahat anlatmak....
    Üst düzey bir şairde olur ancak. Hikayenizi okudum. Çeviri bir metin okuduğumu hissettirmeyen çevirmenlerim arasına sizi de aldım. Nice güzel çalışmalar diliyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çehov'un "Martı" oyunundan, yazar Trigorin'in tiradı

Yazanların ve yazmaya çalışanların her daim yaşadığı ve yaşayacağı kâbusu çok güzel anlatan şu parçayı çevirmesem olmayacaktı. İlgilisine: Nina: Dünya ne acayip! Size nasıl imrendiğimi bir bilseniz! Herkesin alnına ayrı yazı yazılmış. Kimileri sıkıcı, silik ömürlerini doldurmaya bakar, hepsi de birbirine benzer bunların, hepsi mutsuzdur; kimilerininse, mesela sizin –ki siz milyonda birsiniz– bahtınıza renkli, parlak, anlam dolu bir hayat düşer… Çok şanslısınız. Trigorin: Ben mi? ( Omuzlarını silker. ) Hmm… Ünden söz ediyorsunuz, mutluluktan, aydınlık, renkli bir hayattan, bütün bu güzel sözcükler benim için –kusura bakmayın ama– hiç yemediğim bir marmelattan farksız. Tabii siz çok genç, çok iyisiniz daha. Nina: Muhteşem bir hayatınız var! Trigorin: Nesi muhteşemmiş benim hayatımın? ( Saatine bakar .) Şimdi gidip yazmam gerekiyor misal. Üzgünüm, hiç vaktim yok… ( Güler .) Nasıl derler, bam telime bastınız şimdi, heyecanlanıyorum, biraz da sinirleniyorum doğrusu. Madem öyle konuş

R. Carver'ın "Tüyler" Öyküsü Üzerine

Okuduklarım üzerine yazma alışkanlığım yok. Carver'ın Tüyler 'ini (Can Yayınları, Ayça Sabuncuoğlu çevirisi) bir arkadaşımla üzerine konuşmak amacıyla okumuştum. O konuşmayı bir türlü yapamıyorduk. Ben de düşündüklerimi unutmamak için yazdım. Öyküyü okumamış biri bu yazıda heves kıracak detaylar bulacaktır. R. Carver'ın Tüyler öyküsünün güçlü tarafı, bir dizi sıra dışılıkla basitliğin iç içe geçmiş olmasında sanırım. Hayatta da öyledir. Basit, sıradan olduğunu düşündüğün insanlar gayet "tuhaf" şeyler yapar/yaşarlar. Öyküde tuhaf olan, olağanüstü rahatsız edici tavus kuşuyla olağanüstü çirkin bebek değil sadece. Olla ve Bud’ın ilişkisi de öyle. Bud, Olla’nın tüm çarpık taraflarıyla barışmış - eski dişlerini televizyonun üzerinde sergilemesi, bir tavus kuşuna sahip olma hayali, kızaracak kadar utangaç ve aniden ölçüsüzce açılacak (dişlerini tırnağını vura vura göstermesi) kadar umursamaz olması, misafirlere rağmen kuşu eve alma ısrarı. Aslında birçok evli çiftin yap

Richard Yates Öykülerinde Yalnızlık

Yalnızlığı soylu bir duygu ve durum olarak bellemiş biri için Yates’in öykülerindeki yalnızlık halleri ilkin biraz yadırgatıcı. Bu öykülerin methini Onur Çalı’dan (onun Sonra Hayat kitabından) duydum ve sonra beğenisine güvendiğim bir arkadaşım önerince alıp okudum. Doğrusu okuduğum en özel öykü kitaplarından biri bu. Yates öykülerindeki yalnızların hepsi sempatik değil, ama çoğunlukla mağdur ve bazen hastalar. Doktor Jack-o’-Lantern adlı öyküdeki sınıfa yeni gelen çocuğun hali mesela - ondan beklenen bir şekilde kendini sevdirmesi veya elinden gelmiyorsa uyum sağlayıp karışıp gitmesi akışa. Çocuk kendisini sevdirmeyi denemiyor değil ama beceremiyor işte. Mağduriyeti arttıkça ve yalnızlığı düğümleştikçe de saldırganlaşıyor. Zulüm görenin insansever değil zalimden daha zalim olması gibi doğal bir sonuç bu esasında.  İkinci öyküde ( Her Şeyin En İyisi ) Grace pek sevmediği biriyle evlenmek üzere olmanın yalnızlığında. Arkadaşı Martha’nın beğendiği türden havalı birileriyle